Arıcılar ‘kanun’suz iş yapıyor!

Türkiye’de tarımın genelinde olduğu gibi dünyada yaşamın devam etmesi için elzem olan arıcılık da hükümetten gerekli desteği alamıyor. 

 Festival öncesinde Yeni Mesaj’a konuşan ve aynı zamanda biyolog olan İstanbul Bal Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Sezer, sektörün sorunları konusunda önemli bilgiler aktardı. Türkiye’nin kovan sayısı bakımından Çin’den sonra geldiğine ancak bal üretimi konusunda son derece zayıf kaldığına işaret eden Sezer, şunları söyledi: “Örneğin İsveç’te kovan başına 200 kilo ürün alınıyor, Türkiye’de 15 kilo... Daha önce 18 kiloydu. Bu durum, bala ve arıcılık camiasına olan ilgisizlikten kaynaklanıyor. Tarım Bakanlığı arıcılık faaliyetlerini gündemine alsa, bununla ilgili altyapıyı hazırlasa vaziyet çok farklı olurdu. Türkiye’de arıcılıkla ilgili kanun yok, yönetmelikler çok basit. ‘Kanun’suz bir iş yapıyoruz! Arıcılıkla ilgili eğitim çalışmaları programlanmalı. Devlet teşvikleri son derece az, kovan başına 8 TL veriliyor. Dünyada hayat arılara bağlı... Tozlaşma olmadığından 4 yıl içinde canlılık ortadan kalkar. Özellikle yüzde 85-90 oranında tozlaşmayla meyve bahçelerinde verimi artıran arıların Tarım Bakanlığı tarafından farklı bir gözle bakılarak koruma altına alınması gerekir.” Türkiye’de 90 bin ton civarında bal üretildiğini, bunu 200 bin ton yapmanın son derece kolay olduğunu dile getiren Sezer, “Antibiyotik ve şeker kullanımı gibi nedenlerle yurtdışı ihracat noktasında bize kota koyuyorlar. Mesela ballar dondu diye onu kaynar suyun içine koyarak, kanserejon hale getirebiliyoruz. Bu da ihracatı olumsuz etkiliyor ” diye konuştu. Sezer, bütün Avrupa’da 15 bin bitki türü olduğunu, Türkiye’de ise 12 bin tür bitki bulunduğunu ifade ederek, “Yurtdışındaki ballara baktığımız zaman bitkisel çeşitlilikleri yok. Elma balı, erik balı üretiyorlar. Bizde erik balı üretmek mümkün değil zira bitki türümüz zengin. Arı farklı çiçeklere konar...” dedi. 

 

Sahte bal iddiaları gerçek balı vuruyor

 

Sahte bal haberlerinin gerçek bal üreticilerine ciddi darbe vurduğuna işaret eden Sezer,  “Tüketiciler sahte bal söylemini duydukça kaliteli ballara da temkinli yaklaşıyor, dolayısıyla bala karşı güvensizlik artıyor. Yurtdışından özellikle İran bölgesinden katır sırtında getirilen kalitesiz balların da ülkemize kaçak yollarla girdiğini biliyoruz. Bu ballar Türkiye’de üretilen kaliteli balların fiyatının da düşmesine yol açıyor ve üreticilerin hakları olan karşılığı almalarını engelliyor. Devletin buna mutlaka bir tedbir alması gerekir” şeklinde konuştu. Sezer, ilaveten gerçek bal ile sahte balın ancak laboratuvar koşullarında ayırt edilebileceğinin altını çizdi. Pazarlama sorunlarının had safhada olduğunu vurgulayan Sezer, şöyle devam etti: “Birtakım yanlış politikalar uygulanıyor. Mesela Bal ve Bala Benzer Ürünler Yönetmeliği var. Bala benzer ürünler denildiği zaman aromalı şuruplar, şekerli ballar, glikozun içine bir damla ‘coco’ ya da gıda boyası katmak suretiyle elde edilen ürünler anlaşılmalı. Bizim bin bir emekle ve meşakkatle üretmiş olduğumuz gerçek balların fiyatından daha  ucuza satılmak suretiyle haksız rekabet ortaya konuluyor. Ürün türleri tamamen ayrılmalı.”